İki haftadır bilimsel makalelere erişim sorunu hakkında yazıyorum.
İlk iki yazımda bu bilimsel makalelere erişim konusunun, akademik çevreler ve bilimsel makaleleri basan yayınevleri arasında ne kadar önemli bir çatışma yarattığını ve yayınevlerinin geri adımlar attığını yazdım.
Yayınevlerinin gelişmiş ülkelere sundukları paket belliydi; “publish and read…”
Yani bilimsel makaleleri benim dergimde yayınla ve karşılığında dergilerimi ucuza oku…
Aralarında Hollanda, İsveç, Finlandiya, Almanya gibi ülkelerin olduğu bir çok Avrupa ülkesi, ABD ve Kanada bu yayınevleri ile makul anlaşmalar yaptılar.
Peki bizim gibi ülkeler bilgiye nasıl erişecek.
Bu tartışmaya girmeden önce sizlere biraz Sci-Hub isimli bir ağ servisinden söz etmek istiyorum.
Bu ağ servisi bir anlamda “korsan” olarak makalelere erişiyor ve iddialara göre olağan ödeme duvarlarını aşarak 70 milyonun üzerinde araştırma bildirisi ve makaleye ücretsiz erişim sağlıyor. Her gün 69.000 kişi 200.000 civarında makaleyi bu sitelerden ücretsiz indiriyorlar.
Sci-Hub, Rus kökenli bir oluşum ve amaçlarını özetle şöyle açıklıyorlar..
“Telif sınırlamaları, bilimsel bilgi ve eğitim materyallerinin tüm dünyanın yararına kullanılmasını engelliyor. Sci-Hub, kurulduğu 5 Eylül 2011 tarihinden beri statükoya savaş açmış durumda. Binlerce bilimsel makaleye hiç bir ücret ödemeden erişim imkanı sunuyor. Sci-Hub sayesinde bilim insanları, bilime katkılarını hiç bir engellemeye tabii olmadan başka bilim insanları ile paylaşıyorlar…”
Sci-Hub gibi çalışan bir başka Rus sitesi ise LibGen (the Library of Genesis).
Elsevier firması bu iki korsan siteye karşı bir hukuk savaşı başlattı. Haziran 2017’de ABD New York’ da mahkeme Sci-Hub ve LibGen aleyhine 15 milyon dolarlık bir tazminat cezasına hükmetti.
Sci-Hub bu kararı tanımadı, zaten ABD’de bir varlıkları da yoktu ve mahkemeye dahi katılmaya tenezzül etmediler. Ceza, bu korsan siteleri daha da popüler yapmak dışında bir işe yaramadı, nitekim şimdi bile girseniz sitelerin hala aktif olduğunu göreceksiniz.
Sci-Hub bir nörobilimci olan Alexandra Elbakyan tarafından kurulduktan bu yana bilimde açık erişim yanlılarının önemli desteğini sağladı ve illegal bir oluşum olmasına rağmen sempati topladı.
Bir çeşit Robin Hood etkisi yani.
Kimse aslında bu oluşumu açıkça desteklemiyor ancak bir gerçeği de gözden kaçırmamak lazım. Elsevier, Springer Nature ve Wiley-Blackwell gibi yayınevlerinin tüm makalelerinin yarısı, bu sitelerde açık erişime veriliyor ve bu durum önceki iki yazımda belirttiğim makalelere sürdürülebilir ve ucuz erişimden yana olanların ellerini çok kuvvetlendiriyor, pazarlık güçlerini arttırıyor.
Imperial College’da çalışan Dr Stephen Curry’nin Londra’da yaptığı açıklama bir çok bilim insanının düşüncelerine de tercüman oluyor; “ Bu oluşumlar hem akademik çevrelerde hem de akademik olmayanlarda çok popüler. Çünkü bilimsel yayıncılıktaki statüko bir çok bilim insanını çok rahatsız ediyor.”
Şimdi başa dönüp yeniden sormak gerekir.
Bizim gibi ülkelerde bu tür “illegal” oluşumlara bel bağlayarak bilimsel yayınlara ulaşmaya çalışmak bir yol olamayacağına göre, ne yapmalı?
Ülkemizde bir kaç özel üniversite dışında bu dergilere üyelik ekonomik nedenlerle mümkün olmuyor. Bilim insanlarının ceplerinden makale başına 25-30 dolar ödemeleri de mümkün değil.
Peki ne yapmalı?
İlk akla gelen YÖK, TÜBİTAK gibi kurumların ucuza açık erişim sağlaması, bu yayınevleri ile tıpkı diğer ülkelerde olduğu gibi anlaşmalar yapması.
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç’ın 10 Ocak 2019 tarihinde yaptığı açıklama bu anlamda bir ilk adım sayılmalı. Açıklama daha çok ülkemizdeki üniversitelerde uluslararası standartlarda “Açık Akademik Arşiv Sistemi” kurulması, üniversite arşivlerinin “Avrupa Açık Erişim Altyapısı (OpenAIRE)” ile bütünleşmesinin sağlanması ile ilişkiliydi. Bu kapsamda ülkemizde 62 kurumsal arşivden yaklaşık 600 bin makalenin tarandığı TÜBİTAK Akademik Arşivi daha da yaygınlaştırılacaktı.
TÜBİTAK’ın başlattığı bu çaba umarım uluslararası yayınevlerini de kapsamına alarak genişler.