İki yıl önce yapılan Ulusal Kan Hastalıkları Kongresinde TÜBA Başkanı Sayın Prof Dr Yücel Kanpolat çok anlamlı bir konuşma yapmıştı.
Sorduğu soru şuydu…
Çağımız gerçekten söylendiği gibi bilgi çağı mıdır?
Geçtiğimiz yıl yayımlanan ve cep telefonlarının beyin tümörü sıklığını arttırdığını söyleyen yazıyı yeniden okuduğumda Kanpolat’ın sorusunu anımsadım…
Yaşadığımız çağ bilgi çağı mı?
Adını bilgi çağı koyduğumuz günümüz dünyasında 4 milyar kişi cep telefonu kullanıyor. Oysa iki yıl önce basında yeterince yer almayan çok önemli bir rapor yayımlandı. (Cellphones and Brain Tumors, 15 Reasons for Concern,Science, Spin and the Truth Behind Interphone, August 25, 2009). Raporu yayımlayanlar görmezden gelinemeyecek bir gruptu aslında. “International Electromagnetic Field (EMF) Collaborative group” isimli bu grup önemli kuruluşlardan oluşmaktaydı. Oluşumun içindeki kuruluşlar İngiltere’den “Powerwatch and the Radiation Research Trust”, A.B.D.’den ise “EMR Policy Institute, ElectromagneticHealth.org” ve “The Peoples Initiative Foundation” idi. Sözünü ettiğim rapor 14 farklı ülkeden toplam 40 bilim adamının katkılarıyla oluşturulmuştu.
Bakın rapor neler diyordu;
Telekom endüstrisi dışından bilim adamlarının bağımsız olarak yaptığı çalışmalar göstermiştir ki; cep telefonu kullanımı beyin tümörü sıklığını arttırmaktadır.
Tümör görülme sıklığı genç ve çocuk yaştaki cep telefonu kullanıcılarında ileri yaşlara göre daha fazladır.
Endüstrinin ve hükümetlerin cep telefonlarının sadece ısınmaya neden olduğu ve başka biyolojik bir etkisinin olmadığı savları doğru değildir.
Rapor, 30 epidemiyolojik çalışma, birçok hücre kültürü ve hayvan modelleri ile oluşturulan bilimsel çalışmalar esas alınarak hazırlanmıştı.
Sizce gerçekten bilgi çağında yaşıyor olsak bu kadar önemli bir rapor görmemezlikten gelinebilir miydi? Böyle bir raporun üzerine kıyametler kopmaz mıydı?
Peki, şu diyet içecekler konusuna ne demeli?
Bilimsel önemi tartışılmaz olan “Diabetes Care” dergisinin Ocak 2009 sayısında çok önemli bir makale yayımlandı.
Çalışma, diyet içeceklerin metabolik hastalık tablosu gelişimi için çok büyük bir risk oluşturduğunu bilimsel olarak ortaya koyuyordu.
Peki, nedir bu metabolik hastalık tablosu?
Metabolik hastalık tablosu, birden fazla kalp ve damar hastalığı risk faktörünün bir arada bulunduğu ve modern çağın en önemli sağlık sorunlarından biridir. Bu kişilerde aşırı kilo, yüksek tansiyon ve şeker hastalığına eğilim vardır ve yüzyılımızın en önemli ölüm nedenlerinden biridir. Bu grupta kalp krizi, felç, damar tıkanıklıkları gibi sağlık sorunlarına çok sık rastlanır.
Tekrar “Diabetes Care” dergisindeki makaleye dönersek, ne söylüyor makale?
Her gün diyet içecekler tüketenlerin tip 2 şeker hastalığına yakalanma olasılığının içmeyenlere göre daha yüksek olduğunu söylüyor (göreceli risk %67’dir).
Sözün özü: Diyet içecekler tip 2 şeker hastalığı ve metabolik hastalık tablosu riskini arttırıyor.
Şimdi yeniden soralım…
Sizce gerçekten bilgi çağında yaşıyor olsak bu kadar önemli bir çalışma görmemezlikten gelinebilir miydi?
Öğrencisi olmaktan onur duyduğum öğretmenim Yücel Kanpolat diyor ki:
“Bizi diğer canlılardan ayıran aklımızdır, onu da kötüye kullanıyoruz”.
Haklı…
Yıllar sonra bile yine o aynı pırıltılı bakışları ve heyecanı ile hepimize soruyor.
“Bilgi çağında mı, yoksa firmalar, şirketler çağında mı yaşıyoruz?
İnsanları, küçücük çocukları, kadınları birer tüketim aracı haline getiren, onları metabolik hastalık tablosunun, beyin tümörlerinin kucağına atan bilgiyi (!) ilerlemenin bir kanıtı saymak mümkün mü?
Haydi, yeniden düşünüp Yücel Öğretmene yanıt verelim…