COVİD-19 AŞILARI PANDEMİ İLE MÜCADELEDE NE KADAR ETKİLİ OLDU?
Yazın durgunluğu çöktü üstüme ama birkaç kez tatil de yaptım bu yıl. Öyle uzun boylu değil, en uzunu sadece 3-4 gün, biz hekimler çok ayrılamayız hastalarımızdan, işimizden gücümüzden.
Sevgili Handan ile birkaç günlüğüne Letonya’daydık geçtiğimiz hafta. Pandeminin izi yok bu küçük Avrupa ülkesinde. Üçüncü doz hatırlatma ile aşılama
oranlarının %65’i geçtiği, maskenin tamamen terkedildiği bir ülke burası. Haftalık vaka sayıları 1000 civarında, ölüm bildirmiyorlar bir süredir.
Oysa Türkiye üzeri kapalı bir COVID-19 vaka artışı sürecinden geçiyor. Yokmuş gibi davranıyoruz ama virüs var ve enfekte etmeye devam ediyor. Ülkemizde vaka artışlarının ortasında aşı tartışmaları hala sürüyor. Bu anlamsız ve bilim dışı tartışmanın hala devam etmesi ve ülkemizdeki tam doz aşılanma oranlarının düşüklüğü insanı üzüyor.
( videoda detaylarını anlattım)
Oysa Lancet dergisinde yayınlanan bir makale, COVID-19 aşılarının 8 Aralık 2020 ile 8 Aralık 2021 tarihleri arasında 185 ülkede 14,4 milyon insanın hayatını kurtardığını ileri sürdü. Bu sonuç detaylı bir matematiksel analizin sonucuydu.
mRNA AŞILARI İLE MİYOKARDİT NEDENİ Mİ?
Biz aşılama sayılarını arttırmaya çalışırken hala medyada COVID aşısı ile ilişkili “miyokardit yapıcı yan etki” haberi yapılmaya devam ediyor. Bu tür haberler, zaten aşılanmayan toplumumuzda aşı karşıtlarının eline bir koza dönüşüyor ve aşılanacak kişilerin aşılanmaktan vazgeçmesine neden oluyor.
Miyokardit yani kalp iltihabı aslında birçok viral enfeksiyon sonrasında görülen bir durum. COVID-19 öncesinde de bu oran milyon kişide 8 idi. Görülme riski erkeklerde daha sık (%66) ve yaş arttıkça azalıyor. Örneğin risk 15-18 yaş grubunda yüz binde 1,8 olarak rapor ediliyor.
Peki gelelim m-RNA aşılarından sonra gelişen sıklığa. ABD’de “Aşı istenmeyen etki raporlama sistemi” (Vaccine Adverse Event Reporting System) verilerine bakarsanız 5-17 yaş arasında toplam 54.800.000 aşılamada 972 olgu rapor edildiğini göreceksiniz. Bu oran toplumda görülme sıklığının biraz üzerinde.
AŞI SONRASI VE VİRAL ENFEKSİYON SONRASI MİYOKARDİT GEÇİRENLERE NE OLUYOR?
VAERS verileri gösteriyor ki; aşı sonrası oluşan klinik tablo, viral nedenlere bağlı olan miyokarditten çok daha hafif seyrediyor. Viral miyokarditlerin %23’ünde seyir ağır iken aşı ilişkili olanların çok azında ciddi klinik tablo gelişiyor. Kalp fonksiyon bozukluğu viral miyokarditlerde %60 oranında ortaya çıkarken m-RNA aşısından sonra gelişenlerde %12 olarak bildiriliyor.
Ama en önemlisi aşı ilişkili olanlarda iyileşme günler içinde gerçekleşirken viral olanlarda ayları bulabiliyor. Kalp fonksiyon bozukluğu aşı ilişkili olanların tümünde düzeliyor ancak viral miyokarditlerin %25’inde sekel kalabiliyor. Yapılan çalışmalar, COVID-19 miyokarditinin aşı sonrası gelişenden en az 6 kat daha fazla ortaya çıktığını, ölüm ve ciddi klinik tablo yaratma potansiyelinin çok yüksek olduğunu gösteriyor. Yazın durgunluğu üstümde ama yine de bir huzursuzluk kemirmeye devam ediyor içimi.
Sevgili Esin Şenol Hoca’ya yapılan saldırı ve saldırıdan sonra yaşananların ülkesinde “huzur” sözcüğü çok yabancı kulağıma. Bu yaz günlerinde Sağlık Bakanımızın “carpe diem” paylaşımları sürerken Türkiye’de hekimlerin yaşadığı ekonomik ve sosyal sorunlar, maruz kaldıkları şiddet ünlü Lancet dergisine de makale oldu.
Makalede 2022 yılının ilk ayında 402 doktorun ülkeyi terk ettiği, yıl sonuna kadar bu sayının 3000’e ulaşabileceğine vurgu yapıldı. Ülkeyi terk eden doktor sayısının 2012 yılıyla kıyaslandığında 50 kat arttığı yazıldı. Makalede ayrıca hekime şiddet konusunda da önemli saptamalar vardı, aynen aktarıyorum.
( İlgilenenler linkten makaleyi okuyabilir)
https://www.thelancet.com/journals/lancet/article/PIIS0140-6736(22)01524-0/fulltext
“2017’de 7 bin 751 sağlık çalışanı Beyaz Kod verirken, bu sayı 2020 yılında 72 bin 158’e yükseldi. Savcılar olayların yaklaşık 7 binini araştırdı. Sözlü şiddet vakaları bunun altı katı arttı”
Sadece hekimler değil, bu ülkenin tüm dinamik ve üretici güçlerindeki rahatsızlık ve beyin göçü artarak devam ediyor.
Ama umut hep yanı başımızda durmaya ve bizi yazın bu durgunluğunda bile yaşama bağlamaya devam ediyor.