Demir eksikliği anemisi nedir?
Demir elementi yaşam için vazgeçilmezdir. Dokulara oksijen taşıyan hemoglobininin yapısında yer alan temel element demirdir. Demir sadece hemoglobinin yapımı için değil, hücrenin enerji üretim merkezi olan mitokondrium için de gereklidir. Kalp kasının kasılma fonksiyonlarında demir önemli bir rol oynar. Kimi çalışmalar, demir eksikliğinin bağışıklık sisteminde baskılanma ve enfeksiyonlara karşı direncin azalmasına da neden olduğunu, beyin ve motor fonksiyonların da olumsuz etkilendiğini düşündürmektedir.
Bu noktada çok önemli bir uyarıda bulunmak gerekir; DEMİR EKSİKLİĞİ BİR HASTALIK DEĞİL, BİR BULGUDUR. Yani nasıl baş ağrısı bir hastalık değil ama örneğin yüksek tansiyon veya migren gibi birçok hastalığın uyarıcı belirtisi ise demir eksikliği de birçok hastalık için uyarıcı bir bulgudur.
Yukarıda değinildiği üzere dokulara oksijen taşıyan hemoglobininin yapısında demir vardır ve eksikliğinde hemoglobin değeri düşer, yani demirin eksikliğine bağlı kansızlık görülür. Bu duruma demir eksikliği anemisi ismi verilir.
Demir eksikliği anemisi için risk faktörleri nelerdir?
Demir eksikliği günümüzde kansızlık nedenlerinin açık ara en önemli nedenidir.
DSÖ verilerine bakarsanız dünyamızda en az iki milyar demir eksikliği olan insan yaşamaktadır. Söz konusu rakam dünya nüfusunun neredeyse dörtte biridir. Demir eksikliği özellikle genç kadınlarda daha sık ortaya çıkar. Bunun nedeni âdet kanamalarıyla birlikte olan demir kaybıdır. Doğurganlık çağındaki kadınlar dışında çocuklar, hamileler ve sosyoekonomik düzeyi düşük olanlarda da sıklık artmaktadır.
Kadınlarda görülme sıklığı tüm dünyada ortalama %20 civarındadır ve tüm yaş gruplarında hala en sık rastlanan kansızlık nedenidir. Doğurganlık dönemindeki kadınlarda, en gelişmiş refah toplumlarında bile demir eksikliği/demir eksikliği anemisi %20’lerdedir. Bu oran kimi toplumlarda %65’e kadar yükselebilmektedir. Bu yüksek rakam az gelişmiş ve doğurganlığın yüksek olduğu toplumlar için geçerlidir
Ülkemizde hamile kadınların %75’e yakınında, emzikli kadınların %65’inde, doğurganlık çağındaki kadınların ise yarısına yakınında demir eksikliği olduğunu gösteren çalışmalar vardır. Bununla beraber oranların yıllar içinde giderek düzeldiği bilinmektedir. Yine de veriler ülkemiz için demir eksikliği anemisinin kadınlar için ne kadar büyük bir öneme sahip olduğunu ortaya koymaktadır.
Özetlemek gerekirse; sık, uzun ve aşırı adet gören, sık gebelik yaşayan ve gebelik boyunca demir tedavisi almayan kadınlarda demir eksikliği gelişmesi kaçınılmazdır ve gebe takibinde bu nokta dikkate alınmalıdır.
Üreme çağındaki kadınlarda yukarıda değindiğim gibi âdet kanamaları, düşükler ve doğumlar genellikle demir eksikliğinin nedenidir. Ancak üreme çağındaki kadınlarda bile jinekolojik bir neden saptanmadıysa, nedene yönelik başka değerlendirmeler yapmak gerekebilir.
Bu grupta olmayan menopoz sonrası kadınlar ve erkek hastalarda demir eksikliği anemisinin nedenine yönelik tetkik çok daha büyük bir önem taşımaktadır.
Çünkü bu grup hastalarda kaybın kaynağı büyük olasılıkla mide barsak kanalından olan kanamadır. Bu kanama, basit bir lezyona bağlı olabileceği gibi mide barsak kanalı kaynaklı bir kansere de bağlı olabilir. Menopoz sonrası kadın ve erkeklerde demir eksikliği anemisinin nedeninin araştırılması, endoskopi ve kolonoskopi yapılması yaşamsal öneme sahiptir. Aksi halde erken dönem bir Mide barsak kanseri gözden kaçabilir ve bedeli hastaya çok ağır olabilir.
Her yaş kadın ve erkekte demir eksikliğinin ana nedeni kanama ile olan kayıplardır ancak demirin bağırsaklardan vücudumuza girmesine engel olan ve emilimini bozan bağırsak hastalıkları da vardır. Hekimler inflamatuvar bağırsak hastalıkları (Çölyak hastalığı vb), atrofik (otoimmün) gastrit açısından da dikkatli olmalıdır. Helikobakter Plori olan hastalarda da emilim bozukluğuna bağlı demir eksikliği görülür.
Yapılan çalışmalar, demir eksikliği anemisi olup endoskopi ve kolonoskopide hastalık bulunmayan demir eksikliği anemisi olan hastaların %27’sinde atrofik gastrit, %18’inde H. Pylori, %6’sında Çölyak hastalığı olabileceğini göstermektedir.
Çay “tannat”, tahıl içeriği yüksek besinler ise fitat içerdiğinden ve bu maddeler demir emilimini olumsuz etkilediğinden; çay ve tahıldan zengin içeriğin artmış tüketimi demir eksikliği nedenidir. Ülkemizde yüksek çay tüketim ve birçok besinin çayla alınması demir eksikliği nedenlerinden birini oluşturur.
Zayıflamak amaçlı yapılan bariyatrik cerrahiler, demir eksikliğinin gelişebileceği diğer bir nedendir. Birçok bariyatrik operasyon sonrasında demir replasmanı gerekli olmaktadır.
İlaçlar da demir eksikliği gelişiminde rol oynayabilir. Asit ortam demirin emilimini arttırır. Mide asiditesinin azaldığı durumlarda demir emilimi de azalır ve dolayısıyla demir eksikliği gelişebilir. Bu nedenle mide koruyucu olarak kullanılan proton pompa inhibitörlerinin demir eksikliği nedeni olabileceğini akılda tutmak gerekir. Antiasit ilaçlar ve antihistaminikler için de benzer durum söz konusudur. Emilim bozukluğu yapan ilaçlar yanısıra anti-inflamatuvar ilaçlar, aspirin, antikoagülan kullanımı gibi kanama riski yaratan ilaçlar da demir eksikliğinde iyi sorgulanmalıdır. Ancak kanama gibi temel nedenler ekarte edilmeden pratik uygulamada etiyolojiyi hemen bu ilaçların kullanımına bağlamak doğru değildir ve önemli patolojilerin gözden kaçmasına neden olabilir.
Kancalı kurt gibi bazı parazitlerin, idrarda aşırı kanama veya aşırı balgamla kan tükürme gibi bulguların da demir eksikliği nedeni olabileceği düşünülmelidir.
Gelişme çağında olan, hamile ve beslenmesi kötü kişilerde demir eksikliğinin yeterince demir alınamamasına bağlı olabileceği akılda tutulmalıdır.
Kronik diyaliz hastalarının ve fonksiyonel demir eksikliği yaratabilecek kimi kronik hastalıkların da demir eksikliği olan kişilerde akla gelmesi gerekir.
Demir eksikliği anemisi çeşitleri nelerdir?
Demir eksikliğinin çeşitleri yoktur ancak literatürde kullanılan demir eksikliği, demir eksikliği anemisi ve fonksiyonel demir eksikliği anemisi gibi kavramlar vardır.
Demir eksikliği; tek başına kansızlık olmadan ortaya çıkan durumdur ve anemi gelişmese bile sadece demir eksikliğinin varlığı yaşlılarda kalp yetmezliğinin şiddetlenmesine, gebelerde düşük doğum ağırlığına sebep olabilmektedir.
Anemi olmadan demir eksikliği varlığı, demir depolarının boşaldığını ancak henüz demir eksikliğine bağlı kansızlık oluşmadığı anlamına gelir.
Bu durumda hem demir depoları doldurulmalı hem de özellikle menopoz sonrası kadın ve yetişkin ve yaşlı erkeklerde demir depolarının boşalma nedeni araştırılmalıdır.
Fonksiyonel demir eksikliği; demirin depolardan kemik iliğine yetersiz ulaşımı sonucu demir olduğu halde kullanılamaması halidir.
Demir eksikliği anemisi belirtileri nelerdir?
Demir eksikliğinin asıl bulguları,
- halsizlik,
- çarpıntı,
- kulak çınlaması,
- baş ağrısı,
- solukluk,
- güçsüzlüktür. Bunun yanında Hipokrat’ın ilk kez tanımladığı, toprak, kil, buz gibi anormal şeyleri yeme eğilimi gelişmesine (Pica), ciddi saç dökülmesi ve tırnak kırılması gibi bulgulara da neden olur. Genç kadınların en çok yakındığı saç dökülmesi ve tırnaklarda güçsüzlük ve kolay kırılmanın en önemli nedeni demir eksikliğidir.
Hastalarda konsantrasyon bozukluğu, okul çağında öğrenme bozuklukları, yetememe hali ve onu yarattığı kızgınlık, depresyon görülebilir.
Net kanıtları olmamakla beraber demir eksikliğinin enfeksiyon eğilimine de neden olabileceği kimi çalışmalarda gösterilmiştir.
Bu bulguların tümü doğrudan yaşam kalitesini olumsuz etkiler.
Demir eksikliğine bağlı kansızlık (demir eksikliği anemisi), yaşlı hastalarda kalp yetmezliği ve kalp krizinin oluşmasına zemin hazırlayabilir. Yapılan çalışmalar, demir eksikliğinin daha kansızlığa neden olmadan kalp yetmezliğini ağırlaştırdığını göstermiştir.
Demir eksikliği anemisi tanı yöntemleri nelerdir?
Demir eksikliğinin tanısı laboratuvar değerlendirme ile konur. Bunun için çevresel kan yaymasının mikroskobik incelemesi, Hemoglobin, hematokrit ve MCV düşüklüğü, düşük serum, yüksek demir bağlama kapasitesi, düşük transferin satürasyonu ve düşük ferritin değerleri olmalıdır. Ancak erken dönem demir eksikliği ve/veya demir eksikliğinin başka kan hastalıkları ve/veya kimi sistemik hastalıklara bağlı olarak karmaşık hale geldiği durumlarda değerlendirme zorlaşabilir. Demir eksikliği ve/veya anemisinin tanısı bir hekim tarafından konmalıdır.
Hastaların bir bölümü serum demir düzeyi düştüğünde demir eksikliği anemisi olduklarını düşünürler ancak bu kesinlikle doğru değildir. Tek başına serum demir değeri demir eksikliği ve/veya anemisinin tanısında asla anlamlı değildir.
Demir eksikliği anemisi tedavi yöntemleri nelerdir?
Tedaviye geçmeden önce bir noktayı bir kere daha anımsatmak gerekir.
Erkeklerde ve menopoz sonrası kadınlarda normal demir gereksinimi günde 1mg’dır. Bu gereksinime ek olarak, normal adet gören kadınlarda günde 0.5 mg’lık bir ek gereksinim söz konusudur. İhtiyaç, çeşitli jinekolojik nedenlerle adet dönemi uzun ve aşırı kanamalı olan kadınlarda daha da artar. Bu grupta olmayan menapoz sonrası kadınlar ve erkek hastalarda demir eksikliği anemisinin nedenine yönelik tetkik daha da büyük önem taşımaktadır. Çünkü bu grup hastalarda kaybın kaynağı büyük olasılıkla mide barsak kanalından olan bir kanamadır. Bu kanama, basit bir lezyona bağlı olabileceği gibi mide barsak kanalı kaynaklı bir kansere de bağlı olabilir.
Demir eksikliğinin tedavisinde ağızdan ve ağız dışı yollarla (kalçadan veya damardan) tedaviler uygulanır. Etkin bir tedavi için sadece hemoglobinin yükselmesi değil demir depolarını gösteren transferin satürasyonu ve ferritin değerlerinin de yeterince yükselmesi şarttır. Bu nedenle tedavileri erken kesmemek gerekir. Kısa süreli demir tedavileri genellikle yetersiz kalmaktadır.
Bilinmelidir ki, demir eksikliği anemisinin tedavisi uzun sürelidir ve hastaların ortalama 3-6 ay gibi bir süre tedavisi gereklidir. Demir preparatlarının etkin kullanımı için aç karna alınmaları kuraldır. Yemeklerle birlikte alınımın ilacın mide barsak kanalından emilimi olumsuz etkilediği bilinmektedir. İki değerlikli demir ilaçları daha iyi emildiğinden daha etkilidir ancak iki değerlikli demiri tolere edemeyen hastalarda üç değerlikli demir ilcaları da kullanılabilir.
Mide barsak kanalından emilim sorunu olanlar, ağızdan alınan demir ilaçlarını yan etkiler nedeniyle tolere edemeyenler, hızlı yanıt alınması gereken ve derin demir eksikliği anemisi olan hastalarda damar içine (intravenöz) verilen demir tedavileri çok etkilidir. Dahası damardan uygulanan bu yeni ilaçlarda alerjik reaksiyon riski çok düşüktür.
Günümüz koşullarında damardan ilaçlar daha pratik ve hızlı sonuç alıcı görünmektedir.
Gebelikte demir eksikliği anemisi nedir, nedenleri nedir, tanı yöntemleri nedir ve nasıl tedavi edilir?
Kansızlık gebelerde sadece annenin değil bebeğin de yaşamı için bir risktir. Düşük doğum ağırlığı, düşük apgar skoru ve düşük plasental ağırlık, erken doğum, anne karnında ölüm gibi riskler kansızlık ile ilişkili olabilir.
Annede hemoglobin değerinin 8.5 g/dL altına indiği durumlarda bebekte anne karnında gelişme geriliği, erken doğum riski, sorunlu bir yeni doğan dönemi olabilir. Annede kansızlığa bağlı bulgular gelişebilir. Doğum sırasında ortaya çıkabilecek kanama durumlarında hemoglobin daha düşük bir seviyeden aşağı doğru ineceğinden ciddi kansızlık olabilir.
Gebelerde anemi sınırı 1. ve 3. trimestırda (ilk ve son 3 aylık dönem) hemoglobinin 11 g/dl’nin altında olmasıdır. İkinci trimestırda ise bu değer 10. g/dL altıdır.
Gebelerde demir takviyesi folik asit ile mutlaka yapılmalıdır. Gerekirse damardan demir (ilk üç ay dışında) veya eritrosit transfüzyonu (kırmızı kan nakli) ile yukarıda belirtilen değerlerin üzerine çıkartılmalıdır. Özellik 8.5 g/dL altında hemoglobin olan gebelerde bu değer mutlaka yükseltilmelidir