Bu yazıyı yazmak için bir süre beklemek ve gelişmeleri görmek istedim.
Okuyucularım biliyordur, Melis Akbaş 7 yaşında dünya tatlısı bir kız çocuğu, 3 yıldır lösemi ile boğuşuyor ve şimdi ona kemik iliği nakli için bir verici bulmak lazımdı.
Melis’in kendi doku gruplarına uygun aynı anne babadan bir kardeşi yok.
Peki, ne yapalım, doku grupları uygun verici bulmak için ilik bankalarına başvuralım.
Ülkemizde bu gereksinimi karşılayacak bir ilik bankası var mı?
Böyle bir ilik bankası yok.
O halde ne yapalım, hemen herkes ilik versin ve bir ilik bankası oluşturalım.
Hepinize çok tanıdık gelen bu hikayenin bilmem kaçıncı versiyonu yeniden oynandı bu ülkede.
Bu oyunun ilk sahneye konulduğu yıl 1999’dur.
O yıl, Oktar Babuna, gazete ilanları ile uygun ilik aradığını ve iliği uygun olup vermeyi kabul edecek kişiye 10 milyar ödül verileceğini ilan etti.
Binlerce insan Babuna’nın yardımına koştu, kan örnekleri toplandı, ülkemizin ileri gelenleri, tanınmış insanları Babuna’ya destek için kan verdiler.
Sonra ne oldu?
Babuna’ya ilik ABD’de bulundu.
Toplanan onca ilik ne oldu?
Çöpe gitti.
On beş yıl sonra Melis’e de aynısı oldu.
Ona da ilik yurt dışından bulundu.
Benim de katıldığım Okan Bayülgen’in programında, bir meslektaşımın asli görevi bu işi halletmek olanlara “sayın başbakanımız ve sayın hanımefendi” diye başlayan ve “bizi ancak siz kurtarırsınız” eksenli “serenadı” veya “yakarışı” da pek işe yaramadı, binlerce kişi bağış için gittiği İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi’nin kapısından geri çevrildi.
O programda da belirttim, bir kez daha altını çizmekte fayda var.
Her yeni Melis ortaya çıktığında son gün sınava hazırlanan öğrencilerin telaşını yaşıyoruz.
Kamuoyunun bilmesi gerekenler var.
İlki, bu ülkede insanların ilik bağışçısı olmak konusunda duyarlılığı tamdır, bu ülkenin insanlarının yardımlaşma ruhuna söylenecek bir şey yok.
İkincisi her bir ilik vericisi için ortalama 70 Euro civarında bir masraf gerekmektedir, temel sorun budur, bu yatırım yapılmıyor bu ülkede. Birilerinin bu finansal desteği sağlamadığı durumda milyonlarca gönüllü de bulsanız sorun çözülmüş olmuyor.
Üçüncüsü laboratuvar alt yapısının yetersizliği. Siz milyonlarca ilik vericisi de bulsanız bu ülkenin günde değerlendirebileceği doku grubu sayısı bellidir. Bu ülkenin kordon kanı bankalarında binlerce kordon kanı, doku tayini yapılmasını bekliyor hala. Oysa yapılan çalışmalar 80 milyonluk Türkiye’de 80.000 kordon kanı toplanması sonrası 30 kg altındaki çocukların %96’sının ilik nakli için kaynak gereksiniminin karşılanacağını gösteriyor.
Tabii, sorunu sadece devletin bir sorunu olarak görmemek lazım.
Her ne kadar sağlık bakanlığı yetkilileri, mikrofonlar kendilerine uzatıldığında büyük bir suçluluk duygusu ve telaşla kendilerini aklamaya, konunun ivedilikle ele alınacağını söyleyerek “sıyırtmaya” çalışsalar da, adil olmak lazım, bu iş sadece devletin olanakları ile halledilemez.
Bu iş özel kuruluşların katkısı ve devletin kararlı desteği ile uzun bir zaman dilimine yayılarak halledilebilir.
Melis’e can verelim, ama asıl bundan sonraki Melis’ler için hazırlıklı olalım.
Ulusal ilik bankalarının kurulması uzun bir zaman dilimine yayılan, kararlılık gerektiren, sakince halledilmesi gereken bir sorundur.
Öbür koşulda bu ülkenin televizyoncusu, siyasetçisi, ilgili ilgisiz her kesim, yeni Melis’ler ortaya çıktığında kısa bir süreliğine bu işe bulaşıyor, sonra biz yine Melis’ler ve onların aileleri ile baş başa çaresizliği yaşamaya devam ediyoruz.