VÜCUDUMUZDA DOLAŞAN PLASTİK PARÇALARI MI?
Geçtiğimiz günlerde “Enviromental International” dergisinde, Hollanda’da yapılan bir çalışmanın sonuçları yayınlandı. Bu çalışmada kullanılan 22 denekten
17’sinin kanlarında “mikroplastik” denen toksik partiküller tespit edildi. Bu mikroplastikler, pet şişelerin yapısında olan polietilen terefilat ile plastik tabakların, çatal ve bıçakların, yiyecek saklayıcı plastik kapların yapısında olan polistiren içeriyordu. Bu partiküller, daha önce insan dışkısında, kanserli doku örneklerinde ve plasentada da tespit edilmişti ancak insan kanında ilk kez gösterildi.
MİKROPLASTİK NEDİR?
Mikroplastikler, büyüklükleri 5 mikrondan küçük olan plastik partiküller olarak tanımlanıyor. Bu partiküllerin içme sularında, doğal sularda, atmosferde, yediğimiz, içtiğimiz yiyecek ve içeceklerde var olduğu biliniyor. Mikroplastiklerin doğayı ve insanı tehdit etmelerine şaşırmamak lazım. Nitekim “USA Today” yazarlarından Doyle Rice, yazdığı makalede insanlığın yeryüzüne 18,2 trilyon pound yani yaklaşık 10 trilyon kilo plastik saçtığını yazıyor. Tam bir milyar fil büyüklüğünde koca bir dağ.
Dahası insanoğlu, bu plastik yığınından kurtulmak bir yana onu “daha ucuz iş” için kullanma yoluna bile gidebiliyor. İtalya’da plastik artıkların otoyol yapımında kullanıldığı ve böylece hem bu artıkların göz önünden uzaklaştırıldığı, hem de asfalta harcanacak paranın azaltıldığı yazıldı.
MİKROPLASTİKLER NEDEN OLUŞUYOR?
Mikroplastikler aslında kompleks yapılar ve sadece plastikten oluşmuyorlar. Kimi toksik maddeler (UV stabilize edici maddeler, kimi boyalar, atıklar, kimyasallar) bu küçük plastik partiküllerinin etrafını sarıyor. Mikroplastik yapıya eklenen bu maddeler, plastiğe çok sağlam bağlarla bağlanmıyor ve kolayca onlardan ayrılabiliyor. Yani yiyeceğinizi koyduğunuz plastik kaplarda, pet şişelerde var olan mikroplastiklerden ayrılıp yiyecek ve içeceklerinize geçebiliyor. Bu maddelerin mikroplastik partiküllerden bile daha toksik olabileceği ileri sürülüyor.
Mikroplastikler, üç farklı yoldan insan bedenine geçiyor.
- İlk geçiş, ağız yoluyla yiyecek ve içecekler sayesinde oluyor. Özellikle su, tuz, şeker ve alkollü içecekler ile bu partiküller ve onu çevreleyen toksik maddeler organizmaya girebiliyor. Korunmada yiyeceklerin iyi yıkanması ve cam şişeden su içilmesi çok büyük önem taşıyor.
- İkinci geçiş ise solunum yoluyla oluyor. Bu etki elbette daha az görülüyor ve partiküller nefes yoluyla insanın bedenine giriyor. Hatta kimi araştırmacılar, bu
partiküllerin astım ataklarını tetiklediğini ileri sürüyor. - Üçüncü yok ise cilt yoluyla giriş ve bu daha çok nano-plastikler için geçerli bir giriş yolu olabiliyor. Deri yoluyla giriş çok da sık ve kolay değil. Yüz yıkarken duş
alırken küçük de olsa bir risk ortaya çıkabiliyor.
MİKROPLASTİKLER İNSAN SAĞLIĞINI NASIL ETKİLİYOR?
Mikroplastikler ve onları çevreleyen toksik maddelerin sağlığımıza birçok olumsuz etkisi var.
- Mikroplastiklerin endokrin sistem bozukluklarına neden olduğu iddia ediliyor. Obezite riski bunlardan sadece birini oluşturuyor. Ayrıca özellikle erkeklerde
sperm kalitesi düşebiliyor ve kısırlık ortaya çıkabiliyor. - Kimi kanser türleri için de risk oluşturduğuna inanılıyor. Kolon kanseri olanların cerrahi operasyonları sonrasında çıkartılan kanserli dokularında mikroplastiklerin varlığı gösterilmiş. Mikroplastiklerin meme kanseri ile de bir ilişkisi olabileceğini iddia edenler var.
- Antibiyotik direncinin kolaylaşması ve bu ilaçların etkinliklerinin azalmasında da mikroplastiklerin parmağı olduğu söyleniyor. 2019’da yapılan araştırmada mikroplastiklerin antibiyotik direnç genleri için taşıyıcılık yaptığı gösterildi.
- 2021’de İtalya’da yapılan bir araştırmada, mikroplastikler ilk kez insan plasentasında tespit edildi. Bu mikroplastikler, plasentanın hem anneye ait hem de fetüse ait dokularında görüldü. Plasentada tespit edilen bu mikroplastiklerin pigmentle boyalı olduğu, bu pigmentlerin insan eliyle yapılan kaplamalar, boyalar, yapıştırıcılar, parmak boyaları ve bazı kozmetik bakım ürünlerinde kullanıldığı tespit edildi.
Araştırmacılar, özellikle deniz ürünlerinde – plastiğin denizlerde yoğun kirlilik yaratması nedeniyle – riskin daha da yüksek olabileceğine dikkat çekiyorlar.
Pandemi günlerinde “kullan at” yaklaşımının yaygınlaşması da mikroplastik sorununu büyütecek gibi görünüyor. İnsanoğlunun doğaya olan saygısızlığı, bakalım
başımıza daha ne çoraplar örecek?