Cep telefonları konusu bilimin giderek daha çok gündemine oturmaya başladı. Bilim adamlarının konu ile ilgili yapacakları çalışma sonuçları sayıları yüz milyonları bulan kullanıcıyı ilgilendiriyor.
Gerçekten de insanlığın en önemli buluşlarından olan ve gündelik yaşamımızda vazgeçilemez bir yere sahip cep telefonları sağlığımızı tehdit ediyor mu?
Bu konudaki bilimsel araştırmalar sürerken bir yandan da etik ile ilgili tartışmalar devam ediyor. Bilimsel çalışmaların yansız ve üretici firmaların baskısı olmadan yapılabilmesi gerektiği sürekli vurgulanıyor. Kimi çevreler, cep telefonu sektörünün bu konuda ciddi bir kulis faaliyeti içinde olduğunu, bilim adamlarına baskı yaptığını ve gerçek sonuçların tüketiciye ulaşmadan karartıldığını iddia ediyorlar. Bu iddialar da gerçek payı var mı bilemem. Ama bazı olaylar gerçekten de rahatsız edici boyutlara ulaşabiliyor.
Norveçli Doktor, Gro Harlem Bruntland, 2000’li yılların başlarında Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) başkanlığı görevini yürütüyordu. Dr Bruntland, 2003 yılı içinde DSÖ binasında cep telefonu kullanımını yasaklamıştı. İzleyen süreçte cep telefonları konusunda DSÖ’ nün daha aktif bir tutum izlemesi gerektiğini savunmaya başladı. Cep telefonlarına karşı tavır almaya başlamasından yaklaşık 5 ay sonra görevine son verildi.
Dr Bruntland, aslında öyle kolay harcanabilecek biri değildi. Norveç’te sosyal demokrat bir politikacı, diplomat ve hekim olarak çalışmıştı. İyi bir epidemiyolog, çevre konularına duyarlı, iyi tanınan bir siyaset ve bilim kadınıydı. Norveç’te başbakanlık bile yapmıştı. DSÖ başkanlığı yaparken sigara ile savaşta öylesine önemli başarılar elde etmişti ki, 2004 yılında The Financial Times onu Papa John Paul II, Mikhail Gorbaçov ve İngiltere Başbakan Thatcher’den sonra en önemli 4. Avrupalı seçmişti.
O dönem Dr Bruntland’in görevinden uzaklaştırılmasında cep telefonu sektörü ile yakın ilişkisi olduğu söylenen DSÖ Başkan yardımcılarından Dr Michael Repacholi’nin parmağı olduğu iddia edildi.
Rapalochi, Bruntland’ın istifasından 3 yıl sonra elektromanyetik dalgaların “zararsız” olduğu sonucuna varılan DSÖ destekli bir çalışmanın başkanlığını yaptı. İzleyen dönemde Dr Michael Repacholi’nin telefon endüstrisinden rüşvet aldığı ortaya çıktı ve DSÖ’deki görevinden ayrılmak zorunda kaldı. Bununla da kalmadı, Dr Repacholi aleyhine 2008’de kamu davası açıldı. Ona yöneltilen suçlama, DSÖ’ nün cep telefonları ile ilgili olarak başlattığı ilk bilimsel çalışmanın başındayken yanlı davrandığı, rüşvet karşılığı görevini kötüye kullandığıydı.
Cep telefonu konusundaki çalışmaları ile dünya çapında üne sahip Utah Üniversitesinden Prof Gandhi, 2009 yılında Amerikan senatosuna bir sunum yaptı. Gandhi bu sunumda 5 yaşındaki çocukların zihinsel gelişimleri üzerinde cep telefonlarının olumsuz etkilerini anlattı. Bu sunumu takiben Dr Gandhi’de cep telefonu üreten firmaların kara listesine girdi.
Aslına bakarsanız, Dr Gandhi’nin bazı saptamalarını görmemezlikten gelmek olanaksızdı. Dr Gandhi diyordu ki; cep telefonu sektörünün finansal desteği ile yapılan bilimsel çalışmalarda cep telefonlarının insan kafatasından 1,5 cm uzakta tutulduğu varsayılarak araştırma yapılıyor. Oysa pratik kullanımda cep telefonları kafatasına genellikle 1 mm yakın, hatta yapışık kullanılmaktadır. Gandhi, her 1 mm uzaklaştıkça elektromanyetik dalgaların etkisinin %10 kadar azaldığını, dolayısıyla telefonların kafatasına 1,5 cm uzaklıkta tutulduğu çalışma sonuçlarının bilimsel değeri olmadığını iddia ediyordu.
Blackberry ve Iphone telefonlarının kullanım kılavuzlarında Dr Gandhi’yi doğrulayan uyarılara yer veriliyor. Bu kılavuzlara göre cihazları kullanırken iPhone telefonları 1,5 cm, Blackberry telefonları ise 2,5 cm ‘kulağımızdan uzak tutmamız’gerekiyor.
Bir yandan hiç hız kesmeden cep telefonu kullanmak, diğer taraftan cep telefonu kullanarak sağlıklarını ne kadar tehlikeye attıklarını bilmiyor olmak gerçekten de cep telefonu kullanıcılarının aklını iyice karıştırıyor.