Son yılların popüler konusudur vitaminler. Tüketiciler tarafı ayrı ama bir de bundan beslenen, zengin olanlar var. Konu sömürülmeye çok açık, Pazar şartlarında her şey mubah. Beni izleyenler bilir, bu vitaminler konusuna biraz taktım, bulduğum her fırsatta tekrarlara düşme riskini de alarak yazmaya devam edeceğim.
VİTAMİNLERİ GEREKSİZ Mİ KULLANIYORUZ?
“Vitamin-mania” diye adlandırdığım gereksiz vitamin tüketimi dünyasında yaşıyoruz. Sadece Türkiye’nin değil, başta batı dünyası olmak üzere bütün dünyada son derece yaygın bir durum. ABD’de Hastalık Kontrol Merkezi verileri; her iki Amerikalıdan birinin (%51), günde en az bir veya daha fazla vitamin ve gıda takviyesi kullandığını gösteriyor. Sadece ABD’de vitamin ve gıda takviyelerine her yıl 31 milyar dolar harcanıyor.
VİTAMİN KULLANIMI HASTALIKLARI NE KADAR ÖNLÜYOR?
Konuyla ilgili önemli çalışmalardan biri John Hopkins Tıp Fakültesi tarafından yapılan bir çalışmanın sonuçları oldukça saygın bir dergi olan Annals of Internal Medicine’de yayımlandı. Çalışmada, vitaminler başta olmak üzere destek tedavilerin inme, kalp krizi, koroner kalp hastalığı ve ölüm üzerindeki etkileri incelenmişti. Çalışmanın asıl önemi son derece kapsamlı bir çalışma olmasıydı. Çalışmaya 24 farklı destek ürünü (16 vitamin veya destek ürünü ile 8 farklı diyet) kullanan toplam 992.129 katılımcı dahil edildi. Bu veri tabanı, çalışmanın yapıldığı tarihe kadar yayımlanmış olan toplam 227 farklı klinik çalışmanın sonuçlarından elde edilmişti, yani tüm bu çalışmaların bir meta-analiziydi. Çalışmaya konu olan vitamin ve besin takviyeleri arasında antioksidanlar, beta-karoten, B vitaminin kompleksleri, multi-vitaminler, C ve E vitaminleri, tek başına D vitamini, tek başına kalsiyum, kalsiyum ve D vitamininin birlikte kullanımı, folik asit, demir ve Omega 3 vardı. İncelenen başlıca diyetler ise doymuş yağdan fakir diyetler (daha az et ve süt ürünleri), genel olarak yağdan fakir diyetler ve az tuzlu diyetlerdi. Çalışmada vitaminlerin, besin takviyelerinin veya diyetlerin temel olarak sağlığa zararlı bir etkisi gösterilemedi. Buna karşılık aynı çalışma sonuçları, özellikle multi-vitaminler, selenyum, A, C, E, B6 vitamini, D vitamini, kalsiyum ya da demir kullanımının yaşam sürelerimizi uzatmadığını, kalp sağlığımıza olumlu bir etki göstermediğini de ortaya koyuyordu. Yani bu ürünleri kullanmak sadece cebimizdeki parayı boşaltıyordu. Sözünü ettiğim 227 çalışmanın verileri, konu başlıklarına göre kendi aralarında değerlendirilmişti. Buna göre toplam 3.518 katılımcının dahil edildiği üç farklı çalışma; az tuzlu diyetin, sağlıklı insanlarda ölüm riskini azalttığını gösteriyordu.
VİTAMİN KULLANMAK MI? SAĞLIKLI BESLENMEYİ ÖĞRENMEK Mİ?
Benzer biçimde toplam 3.680 katılımcının dahil edildiği başka 5 çalışmanın verileri ise az tuzlu diyetin yüksek kan basıncı olan hasta gruplarında kalp hastalıklarına bağlı ölüm riskini 33% azalttığını ortaya koyuyordu. Omega 3 takviyesinin kalp sağlığı üzerindeki etkisinin araştırıldığı 41 çalışmanın meta analizi, Omega-3’ün kalp krizi riskinde 8%, koroner kalp hastalığı riskinde ise 7% oranında azalma sağladığını gösterdi. Ancak bu verilerin kanıt değeri son derece düşüktü ve çalışma sonucu kalp hastalığı olmayanlarda Omega-3 kullanımı belirgin bir fayda sağlamıyordu. Yine benzer şekilde, toplam 25.580 sağlıklı bireyi kapsayan folik asit çalışmasında da folik asit alımının inme riskini yüzde 20 azalttığı ama bu verinin de kanıt düzeyinin düşük olduğu bulundu. Bu yüzde 20’lik olumlu etki, daha çok Çin gibi yeteri kadar folik asit almayan bölgelerde ortaya çıkıyordu. Folik asiti günlük diyetle yeteri kadar alan batı toplumlarında, ekstradan folik asit kullanmanın inme riskini değiştirmediği görülüyordu. Diyetler açısından ise, yağ oranı düşük diyetlerin kalp sağlığı üzerindeki olumlu ya da olumsuz bir etkisi gösterilemedi. Çalışmanın en şaşırtıcı sonucu kalsiyum ve D vitamininin birlikte alımının inme riskini 17% arttırıyor olmasıydı. Bu ilginç veriyi ilerleyen günlerde bilim dünyasının ciddiye alıp araştıracağını düşünüyorum.
Çalışma sonucunda uzmanlar, takviye ürünlerin sadece vitamin eksikliği olanlarca tüketilmesi gerektiğini, kalp sağlığını korumak isteyenlerin hareketsiz yaşamdan kurtulmaları, egzersize yönlenmeleri, sağlıklı ve dengeli diyet yapmaları gerektiğini vurguluyorlardı.