Geçtiğimiz yaz aylarında Fransız “Le Monde” gazetesinde yer alan bir haber Türkiye’yi sarstı. Habere göre “Paraben” isimli kanserojen bir katkı maddesi bebek kremleri, ağrı kesiciler, ateş düşürücü ilaçlar, kozmetik ürünleri gibi onlarca tüketim maddesinde bulunuyordu. Söz konusu haberde Fransa’da Parlamentonun bu maddenin kullanımını yasaklamaya çalıştığına da vurgu yapılıyordu.
Haber bir anda Türkiye’deki medyanın ilgi odağı haline geldi. Basında yer alan haberler korkutucuydu. Şampuanlarda, tıraş kremlerinde, diş macunlarında, makyaj malzemelerinde, parfüm ve spreylerde bulunan bu madde bizleri, çocuklarımızı, yakınlarımızı, tüm sevdiklerimizi kanserin kucağına itiyordu.
Haber aslında son derece abartılı, önü arkası hesaplanmadan, Le Monde’da yer alan bir haberden esinlenerek masa başında kopartılan sanal bir fırtınadan ibaretti.
İşin aslı ise şöyleydi…
Paraben, aslında bir çeşit koruyucu bir kimyasalın ismiydi. Bu koruyucu madde, kozmetik ve ilaç sektörü başta olmak üzere birçok sektörde uzun yıllardan beri kullanılmaktaydı. Yani yeni ortaya çıkan bir koruyucu değildi. Parabenin asıl görevi, ürünleri bakteri ve mantarlardan koruyarak raf ömürlerini arttırmaktı.
1994 yılında bir grup araştırmacı, 20 meme kanseri hastasında normalden yüksek miktarda paraben tespit etti. Aynı yıllarda paraben isimli maddenin hafif bir östrojenik etkisi olduğu da bildirildi. Ostrojen hormonunun meme kanseri gelişimindeki rolü ile bu bilgiler bir araya getirildi ve parabenin meme kanserinin nedenlerinden biri olabileceği ileri sürüldü. İzleyen yıllarda bu iddianın arkası gelmedi ve 15 yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen bu öngörüyü haklı çıkartacak başka bilimsel bulgu rapor edilmedi.
Tam tersine, bir grup bilim insanı, 2008 yılında o güne dek konu ile ilgili yazılmış 59 makaleyi inceledi ve paraben isimli bileşiğin kanserojen olmadığı sonucuna vardı. Bu bulgu önemli bir bilimsel dergide yayımlandı.
Günümüzde Amerikan Kanser Birliği (American Cancer Society) , paraben isimli kimyasal maddenin kanserojen olduğunu gösteren bir kanıt olmadığını belirtmekte ancak bu konuda yeni çalışmalar yapılması gerektiğinin de altını çizmektedir. Avrupa Birliği’nin bilimsel komitesi olan SCCP, 2006 yılında paraben isimli maddenin ürünlerde maksimum konsantrasyon sınırlarını belirlemiş ve o yıldan beri bu sınırlara uyulmasını denetlemektedir.
Medyamızda “paraben” yaygarası kopartıldığı gün iki önemli ulusal kanalın haber bültenleri benim bu konudaki görüşlerimi öğrenmek istediler, ben de kabul ettim. Yukarıda size anlattıklarımı çok daha ayrıntılı biçimde onlara aktardım.
Akşam haberlerini izlemedim ama birçok tanıdık beni aradı ve TV’lerde parabenin açıkça kanserojen olduğunu söylediğimi belirtti. İnanamadım, çünkü ben tam olarak bunu dememiştim…
Hemen her iki haber bülteninin bantlarını istedim ve izledim. Seyredenler haklıydı, ben TV’de açıkça “paraben bir kanserojendir” diyordum. Konuşmalarımdan alınan birbirinden kopuk cümleler, haberin aralarına serpiştirilmiş ve anlattıklarımdan bambaşka anlamı olan bir kurgu yapılmıştı. Yani haberi yapanlar, çoktan paraben isimli maddenin kesin kanserojen olduğuna karar vermişti. Onlara benim sadece “uzmanlığım” gerekliydi, onu da kullandılar. Amaç halkı doğru bilgilendirmek değil, açıkça ilgi yaratma ve seyredilebilir olabilmekti.
İzleyen günlerde tartışmanın devamını bekledim. Ama tahmin edeceğiniz gibi tartışma filan olmadı. Paraben konusu sadece bir gün gündemde kaldı ve sonra unutulup gitti. Yani o bir gün boyunca konu ile ilgili yapılan haberlere kimse aldırmadı, siyasi otorite, meslek kuruluşları, gazetecilerin kendileri de dâhil olmak üzere kimse yapılan haberi ciddiye almadı. Anladım ki, benim de orada doğru bilgiyi aktarmaya çalışmamın bir değeri yoktu, boşuna üzülmüştüm.
Ha bu arada unutmadan; sahiden de paraben acaba gerçekten kanserojen miydi?
Yanıt gerçekten de kimsenin umurunda değildi.