Ben bir hekimim…
Bir insan nasıl ölür bilirim. İnsan ölürken nasıl bakar çok gördüm. Eşini, çocuğunu, annesini, babasını kaybeden biri neler hisseder, ömrüm bu insanlara tanıklık ederek geçti. Ben insan yaşamının değerini ölümlerden öğrendim.
Ben bir babayım… Oğlum ona anlattığım ve hep iyilerin kazandığı masallarla büyüdü. Ama artık benim masallarıma kulak asmıyor. Şimdi 14 yaşında ve iyilerin her zaman kazanamadığını çoktan öğrendi. Artık biliyor, ona anlattığım Sinbat’ın doğduğu şehir ‘Basra’ yok artık. Onca kan ve göz yaşından sonra Sinbat’ın şehrinden geriye ne bir iz ne bir kalıntı kaldı.
Orada yaşayan çocuklar gülümsemeyi çoktan unuttu. Oysa ben oğlumun kansız, kavgasız, insanların ‘öteki’ olmadığı, daha adil, daha özgür, daha yeşil bir dünyada yaşamasını istiyorum. Ben bilime inanan bir insanım.. Öğrendim ki; II. Dünya savaşı sonu ile ABD’nin ikinci körfez harekatı öncesi dönemde yaşanan 150 savaşta toplam 23 milyon insan yaşamını kaybetmiş.
Yapılan çalışmalar, günümüz savaşlarında sivil kayıpların başdöndürücü bir hızla arttığını göstermekte. Bu oran kimi savaşlarda %90’ lara ulaşıyor.
UNICEF, bizim coğrafyamızda yaşanan savaşlarda sivil kayıpların büyük ölçüde temel sağlık hizmetlerinin yürütülememesi, sanitasyon sistemlerinin kullanılmaz hale gelmesi, zorunlu göçler, toplu yaşam zorunlulukları ve yarattığı sorunlar nedeniyle ortaya çıktığını rapor ediyor.
British Medical Journal’da yayımlanan bir makale, Körfez savaşından sonra Iraklı çocukların büyük bölümünde korku, anksiyete, depresyon derecesinin gündelik yaşamlarını etkileyecek boyutlarda olduğunu ortaya koyuyor.
Bu zavallı çocukların %40’ı dünyayı yaşanmaya değer bulmuyor.
Bu zavallı çocukların %60’ı yetişkin yaşlara ulaşamayacağına inanıyor.
Bu zavallı çocukların %80’i ailelerini, yakınlarını, evlerini kaybetmekten korkuyor.
Ben bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşıyım… Biliyorum ki; ‘Suriye devrimi’ kocaman ve utanmaz bir yalandır. Biliyorum ki; bu ‘sahte devrime’ destek vermesi beklenen NATO’ya yüklenen görev yalandır. NATO’nun devrimlere destek olmak gibi bir işlevi yoktur.
NATO, 12 Eylül harekatına karşı direnen sivil güçlere destek verdi mi, mesela?
Ben ‘bir koyar beş alırız’ yalanlarıyla büyüdüm, iyi bilirim.
Fransa’ya, İsrail’e, başına çuval geçirilen askerlerimizden sonra ABD’ye ‘nota’ veremeyen Türkiye’nin neden Suriye’ye efelendiğinin, ‘nota’ verebildiğinin yanıtını bilecek kadar yaşadım bu ülkede.
Yalanlarına inanmıyorum.
Ben taşıdığım tüm kimliklerimle, Mustafa Çetiner olarak;
Bu kirli süreçte; BAAS veya ABD arasında bir seçim yapmayı reddediyorum.
Bu kirli süreçte çocuklarımızı savaşa itenlerin yeniden düşünmelerini bekliyorum.
Bu kirli süreçte; çocuklara daha mutlu ve yaşanabilir bir dünya bırakmak isteyen, barış, özgürlük ve emekten yana olan tüm dinamik güçleri savaşa karşı sonuna kadar direnmeye çağırıyorum.
Bu kirli süreçte; bilgisayarda savaş oyunu oynadıklarını zanneden, ömürlerinde kan görmemiş, kanın kokusunu tanımamış savaş satıcılarını, artık iyice deşifre olan savaş çığırtkanı medyayı izlememeye çağırıyorum.
Zaman, bu ülkenin gerçek sahiplerinin kimler olduğunu gösterme zamanıdır.