Aziz Sancar Türkiye’deydi.
Bakanının “Türkiye Müslüman bir ülke, konum itibari ile biz ara eleman yetiştirebiliriz bizden mucit, bilim adamı çıkmaz” dediği ülkede.
Bilimden ve akıldan her gün biraz daha uzaklaşan, bilim ve aklın yerini tutsak beyinlerin almaya başladığı Türkiye’de.
Sancar, laik ve fırsat eşitliğine dayanan bir eğitim sistemi yaratmaya çalışan Atatürk Türkiye’sinin ürünü olduğunu söylüyor. Artık bu söylediğinin yerinde yeller esen Türkiye’de.
Sancar az konuşuyor, hep hafif gülümsüyor, mütevazi görünüyor, hiç bir inanç ve aidiyet sisteminin zorlaması olmadan ahlaklı ve iyi olabilmenin çok somut bir örneği gibi görünüyor bana.
Sorumluluk duygusu, insan sevgisi kendiliğinden. İyi olmak, üretken ve namuslu olmak, yalan söylememek, hoşgörülü olmak gibi tüm “iyi” şeyleri aklı ve kalbi istedi diye yapıyor gibi.
Sancar’ın inançlarıyla, siyasi düşünceleriyle hiç ilgilenmedim, benim için hiç bir önemi de yok.
Ona deseler ki, “insanlık için ne yaptın?”
Yanıt bir cümle.
“DNA’nın sırlarını keşfettim”
Yeter de artar bile.
Bu nedenle bu yazıyı yazmamın Sancar ile hiç ilişkisi yok, kendimle var, onun yüzüne baktığımda hissettiklerimle ilgisi var.
Sorum hep aklımı kurcalardı, Sancar’ı izlerken yine bilincime taşındı.
Tüm içtenliğimle ve art niyetsiz soruyorum.
Din insanları daha ahlaklı yapar mı?
Dinin tek başına insanları ahlaklı yapmadığının sayısız örneği var.
Dinsiz olmak da insanları ahlaksız yapmıyor, bunun da sayısız örneği var.
Öyleyse, dindar olmak neden bir erdem olarak anlatılıyor hep?
Sonra aklıma başka sorular üşüşüyor .
Dindar olmak insanın sadece kendisi için gerekli ve sadece kendisini ilgilendiren bir şey değil mi?
Dini gerekleri yerine getirmenin başka insanlara bir yararı var mı?
Sadece tek başına dindar olup onun yanına başka hiç bir artı değer eklemiyorsanız dindar olmanın bir anlamı var mı?
Bilgi sahibi olmak için emek harcamak şart, inanmak için emek gerekiyor mu?
Nazım’ın bildik şiiri;
“…Bindim tirene uçağa otomobile
çoğunluk binemiyor
operaya gittim
çoğunluk gidemiyor adını bile duymamış operanın
çoğunluğun gittiği kimi yerlere de ben gitmedim 21’den beri
camiye kiliseye tapınağa havraya büyücüye…”
Dünyanın en büyük şairlerinden birinin inançsız olması yüzünden erdemsiz olduğu söylenebilir mi?
Sancar’a gelene dek Nobel ödülünü alan tek Müslüman bilim insanı Pakistan asıllı Abdus Salam dinden çıkmış sayıldığından Pakistan’da baskı ve tepki görmüş, Taliban militanlarının hedefi haline gelmiştir.
Abdus Salan erdemsiz mi?
Büyük İslam bilgini Farabi diyor ki;
“İnsan ahlakının temeli bilgidir; akıl iyiyi kötüden ancak bilgiyle ayırır…”
Yani bilgi ve eğitim olmadan inandıklarınızın da değeri azalır.
İnsanlığı, ülkeleri, dünyayı daha ileriye taşıyan tek şey bilgidir.
İnançlar, dinsel motifler iktidarları değiştirir, para ve mevki kazandırır ancak ilerlemeyi sağlayamaz.
Bilginin eksikliğini, din ile, yatlar-katlar ile, inip çıkan borsa ile, bindiğiniz araba, yediğiniz yemek, kazandığınız para, taktığınız saat, giydiğiniz giysi ile, mevki ve makamlarınızla dolduramazsınız.
İnsanın ulaşabildiği en yüksek ahlak düzeyi bilgiyle yoğrulmuş entelektüel ahlaktır. Çünkü onu “safsatalarla” baştan çıkartamaz ve yanıltamazsınız.
Farabi diyor ki;
“Alem büyük insandır; insan küçük alemdir.”
İnsanın ve evrenin sırlarına dokunmaktan daha erdemli ne var?