Bir süredir Amerikan Hematoloji Kongresindeyim…
Hakkını yememek lazım…
İnanılmaz iyi organize ve eğitici bir kongre.
Ama başka bir yüzü de var toplantının…
Toplam sayısı 27.000’e ulaşan katılımcı sayısı…
Bir ucundan bir ucuna yüremesi neredeyse yarım saati bulan devasa bir kongre salonu…
Yakalıklarında onlarca ünvan yazılı Hematolojinin yarı tanrıları…
Servis otobüslerinde bile yayın yapan bir kongre TV…
Kulağınıza fısıldanan yeni ilaçlar…
Küçük yüzdeler ve aylarla ölçülebilen sağkalım avantajı yaratan yeni moleküller…
Milyarlarca, trilyonlarca dolar…
Giderek endüstrileşen sağlık ve ona hükmeden büyük İlaç Tröstleri…
Her şey var bu kongrede, onlarca yeni bilgi, döküman, web sayfası…
Ama hastalar yok…
Onların gözyaşları, korkuları ağrıları…
Hastaların anneleri, babaları, çocukları, eşleri, onların endişeleri…
Hastalara dokunan, okşayan, paylaşan, yüreklendiren, ortak olan tıp, yerini dev bir endüstriye terk etmiş…
Hekimler, gözlerine sokulan yeni tedavi modellerine ve sistemin kendileri için belirlediği yeni rollerine alışmakla meşguller…
Her şey var bu kongrede, ama tüm bu organizasyonların asıl nedeni hastalar yok…
Çalışma sonuçlarının tartışıldığı uzun sunumlar sonunda çalışma arkadaşlarına, sponsorlere, merkezlere, derneklere teşekkür ediyor herkes, hastaları hatırlayan yok…
Ya da belki hastalar var ancak sergi alanında büyük töstlerin kurduğu gösterişli ‘stand’ alanları arasında kaybolup gittiler…
Belki, ben görmedim onları…
Ya da belki, gerçekten yoktular…