NARSİZMİ BESLEYEN YAŞAM KOŞULLARIMIZ MI?
Yaşam koşulları insanları değiştiriyor. Kötü yaşam koşulları insanın içindeki kötüyü tetikliyor, insanın içindeki kötü yaşam koşullarını daha da kötüleştiriyor. Bu kısır döngü ne yazık ki, birçok insan için yaşamı giderek çekilmez yapıyor.
Bu yaşam sıkışıklığında “benmerkezcilik” kaçınılmaz olarak çok yaygın bir hale geliyor. Benmerkezciliğin hastalık boyutuna uzanan bir yanı da var. Bu hastalık haline ise “Narsizm” deniyor.
Benmerkezcilik her haliyle “empatinin tam karşıtı bir sözcük. Kendinden başkasını düşünmeyenlerin farklı bakış açılarına, düşüncelere ve duygulara kayıtsız kalması hali olarak da tanımlanıyor. Bunun abartılı hali olan Narsizm içinde bir çok duygusal ve bilişsel bozukluklar barındırıyor. Narsistik kişilik bozukluğu; kendini mükemmel görmek, başkalarını düşünmemek,
başkaları tarafından yargılanmaya aşırı bir hassasiyet durumu olarak tanımlanıyor. Aslında ergenlik sürecinde narsizm benlik hissinin gelişmesi için gerekli ancak bu süreç uzar ve yetişkin dönemine ulaşırsa onu bir davranış bozukluğu olarak kabul etmek gerekiyor. Sadece kendini düşünmek ve davranışlarının başkalarına olan etkilerini umursamamak bu kişilik bozukluğunun en temel özelliklerinden biri. Narsistik kişilik bozukluğunun temelinde kişinin sahip olduğu değer ve gücünü abartılmış biçimde ve gerçek dışı algılaması yatıyor. Bu kişiler, kendi hayal dünyalarında kendilerini en başarılı, en değerli, en yetenekli olarak algılıyor, bu nedenle de olayları ve insanları sürekli biçimde kontrol etmeyi kendilerinde hak görüyorlar. Narsistik kişiler kibirli ve bencil oluyor, her zaman ve her durumda dünyanın merkezi olma isteği taşıyor. Özellikle kibir ve gösteriş merakı kişiliklerinin en belirleyici özelliklerinden.
Çatışma anlarında veya dikkatlerin üzerinde olmasını istedikleri durumlarda tiyatromsu krizler geçirebiliyor, sahnedeymişcesine “oynuyor” olabiliyorlar.
Temel özelliklerinden bir diğeri de aşırı ilgi beklentileri. Onlar ne olursa ve her ne pahasına olursa olsun ilginin odağı olma gayretiyle yaşıyorlar. Narsistik kişilerin bir diğer özelliği biraz çelişik görünecek ancak özgüven sorunu. Narsistik kişilik bozukluklarında sanılanın aksine ciddi bir özgüven eksikliği görülüyor. Bu kişiler beğenilmeye büyük ihtiyaç duyuyor.
Bu nedenle her türlü eleştiriye anlaşılamaz ve hesaplanamaz bir biçimde büyük tepkiler gösterebiliyor veya ortadan kaybolup kaçabiliyorlar. Çatışma durumlarında büyük bir öfkeyle saldırıya geçebiliyorlar. Çatışmada yenilir veya başarısız olurlarsa bu durumla baş edemiyorlar. Bu nedenle çatışırken “kazanmak” dışında başka hiçbir şeyi dikkate almıyorlar,
ahlaki ve etik değerleri umursamıyorlar. Kıskançlık ve sadece kendi iyiliği için çalışmak diğer özellikleri. Sadece kendilerine yararlı olacağını düşündüğü insanlara ilgi duyuyorlar. Başkalarının gereksinimlerine çoğunlukla duyarsız kalıyor ve anlamıyorlar. Yani empati kuramıyorlar. Sabırsızlık en temel özelliklerinden biri, kendi gibi düşünmeyen insanlara
karşı son derece tahammülsüz oluyor ve çoğunlukla onları dinlemiyor, hatta kimi durumlarda kasıtlı bir biçimde tam tersini yapabiliyorlar. Liderlik etme hevesleri de ayrı bir durum. Bu kişiler herkesin ve her şeyin kendisine kayıtsız ve şartsız bağlı olmasını istiyorlar. Tüm ilişkilerinde son derece dikkatsizler, daha da kötüsü herkesi ve her söyleneni dilediği
ve işlerine geldiği gibi anlayabiliyorlar. En büyük korkuları başkalarının onayını kaybetmeleri. Çünkü bu onay ve ilgi kesilirse kendilerini aşağı, çirkin ve beceriksiz hissetmeye başlıyorlar
ve kendilerine olan tüm güvenleri kayboluyor. Kıskançlık duyguları tavan yapıyor. Bu tür kişiler ile karşılaşan veya yaşayan insanların işleri gerçekten zor. Bu kişiler birer takım oyuncusu olamayacağı gibi benmerkezci yaşamları ile başkalarının yaşamını da zehredebiliyorlar.